Travma ve Bellekteki İzleri

Feyzanur Polat

15.12.2023

Travma, Bellek, Psikoloji, Bilişsel Bilim

Dünyanın dört bir yanında her gün birçok insan travmalarının yaratmış olduğu problemlerle birlikte yaşamaya çalışmaktadır. Örneğin, gözlerinin önünde çocuğu katledilen bir anne ya da deprem dolayısıyla tüm mal varlığını kaybetmiş bir aile. Her birey yaşadıkları zorlayıcı olaylara farklı tepkiler vermektedir; gerek bilişsel, psikolojik ya da fizyolojik olarak. Bu yazıda travmanın bireyler üzerinde bilişsel olarak ne denli hasarlara sebep olduğunu inceleyeceğiz. Travmatize olmuş bireylerin özellikle belleklerinde önemli kayıplar ya da hasarların meydana geldiği bilinmektedir. Tarihte yaşanan soykırım ya da savaş gibi yıkıcı olayların insanların hafızalarında önemli etkileri bulunmaktadır. Bu durumun toplumsal açıdan sonuçları gözetildiğinde önem verilmesi gereken bir sorun olduğu söylenebilir. Peki travmatize olmuş bir kişinin hafızasına neler olabilir; fizyolojik ve psikolojik olarak nasıl bir açıklaması var? Bu soruların cevaplarını inceleyelim.


İnsanlar farklı yaradılışlara sahip oldukları gibi farklı başa çıkma ya da defans mekanizmalarına da sahiptir. Travma esnasında bazı insanlar donup kalırken neden bazıları çığlık atar, şavaşır ya da kaçar. Bu durum Savaş, Kaç ya da Don reaksiyonlarından kaynaklanmaktadır. Her insan travmatik olay esnasında farklı yaşam tarzları ve eğilimleri neticesinde farklı tepkiler gösterebilir. Bu durum, insanların hafıza mekanizmalarında da aynı şekilde işlemektedir aslında. Bazı insanların olaya dair anıları oldukça netken, bazı insanlar hiçbir şey hatırlamayabilir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)’nin semptomları arasında normalden farklı olarak olaya dair amnezi yani hafıza kayıpları bulunmaktadır [1]. Bunun nedeni, talamusun travmatik olay esnasında kapanması olduğu düşünülmektedir [2]. Normal kişisel bir olay esnasında, talamus duyu organlarından gelen uyarı ya da bilgilerin otobiyografik belleğe dönüşmesi için bir köprü görevi görmektedir. Öte yandan, yoğun stresli bir olay esnasında talamus işlevini yitirebilir. Bu durum bazı kişilerin travmalarına dair berrak bir hafızaya sahip olamamasına rağmen o anki duyuları yoğun bir şekilde hissetmesinin açıklaması olabileceği düşünülmektedir [2]. Travmatik amnezinin genelde çocukluk yıllarındaki travmalarla bağlantılı olduğu görülmüştür [3]. Çocukluk yıllarında cinsel ya da fiziksel istismara maruz kalmış çocukların otobiyografik anılarındaki boşluk, aslında bastırılmış anı olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Travmatik olayların hafızanın güvenilirliğini etkilediği ya da son derece keskin hatirlandığı konusunda literatürde farklı fikirler bulunmaktadır. Çeşitli araştırmalara göre, duygusal değeri yüksek anılara dair bilgilerin olağandışı bir şekilde doğru olduğu ve zaman içinde sabit kalma eğiliminde olduğu görülmüştür [2]. Örneğin, Yullie ve Cutshall bir cinayete tanık olmuş ve olaydan iki gün sonra ifade vermiş olan 8 kişi ile 4-5 ay sonra görüşmüşler. Ve, çok az bir bir farkla olayların anlatımlarının birbirleriyle örtüştüğünü fark etmişlerdir [4]. Araştırmacılar, bu tür şok edici anıların ayrıntılı ve doğru bir şekilde hatırlandığı sonucuna varmışlardır. Öte yandan, bir grup araştırmacıya göre, kişiler travmalarıyla ilgili olayları daha sonrasında yanlış hatırlayabilir ya da sahte anı üretebilirler. Örneğin, Neisser ve Harsh araştırmalarında Challenger uzay mekiği patlamasının ardından kişilerin travmatik anılarının değiştiğini ortaya koymuştur [5]. Bu araştırmada, lisans öğrencilerine Challenger patlamasının ertesi günü, patlama sırasında nerede olduklarını ve ne yaptıkları gibi sorular sorulmuştur. Yaklaşık 3 yıl sonra, öğrenciler felaketle ilgili anıları hakkında son derece emin bir şekilde konuşmuş olsalarda anlatıkları hatalarla doluymuş. Anıların yalnızca sübjektif ve detaylı kısımları değil aynı zamanda patlamaya dair genel bilgilerde de hatalar olduğu görülmüştür. Travmatik anılarında zarar görebileceğini savunan bir diğer araştırmacılar ise yönlendirici sorular kullanarak bu anılardan sahte anı yaratılabileceğini kanıtlamışlardır [6], [7]. Bu araştırmalar, bireylerin anlattığı olay travmatik bir anı dahi olsa güvenilirliği konusunda şüphe edilebileceğini göstermektedir. 

Sonuç olarak, travmatik olaylara verilen tepkilerin çeşitliliği bellek konusunda da aynıdır. Yaşanan çevre ya da başa çıkma mekanizmasının farklılığından kaynaklı her insanın travmatik olaylar sırasında hafıza mekanizmaları farklı çalışabilmektedir. Bu nedenle, bazıları anılarını bilinçsiz bir şekilde bastırırken bazıları unutamayacağı kadar canlı hatırlayabilir. Bu nedenle, travmatik olayların etkilerini anlamak ve bu konudaki araştırmalara devam etmek, bireylerin yaşadıkları travmatik deneyimlere daha etkili bir şekilde müdahale etmemize ve toplumsal düzeyde daha iyi bir anlayış geliştirmemize yardımcı olabilir.


Kaynak