Hayata Baktığımız Pencere

03.01.2024

Kaçıngan Kişilik, Kişilik Bozukluğu

Herkesten uzaklaşıp, iletişimi kısıtlayıp, kendinizle baş başa kaldığınız anlarla ödüllendirdiniz mi kendinizi?

 

Hayatımızın akışına bir iki adım uzaktan bakmak hepimize çok iyi gelir. Biraz durmak ve akışın gidişatını izlemek… Ama bazılarımız var ki hayatlarının bütününü bu izleyişle geçirebilirler. Hayata hep uzaktan bakabilirler. İlişkilerini uzaktan seyredebilirler. İnsanlarla olan bağını zayıf tutup yüzeysel bırakabilirler. Bağ kurmaya karşı kaçıngan bir tavır sergilediklerini görebiliriz. Bu tavırlarını hayatla olan bağlarında da göstermeye yatkın olduklarına şahit oluruz. Aslında bahsettiğimiz kişilerin bulundukları durumu literatür bize “kaçıngan / çekingen kişilik davranışları” olarak tanımlar [1]. Kendilerini saklamaya yönelik davranışları, ilişkilerde hassas davranışlar gösterme ve reddedilme duyarlılığı gibi özellikler barındırırlar [2]. Bu nedenle yalnızlığa karşı yıllar içinde bir alışkanlık geliştirirler. Bu alışkanlık onların kendilerini güvenli alanda hissetmeleri halidir. Eleştirilmediği, yargılanmadığı, reddedilmediği, tetikte hissetmek zorunda kalmadığı güvenli bir alan yalnızlığın olduğu bir ihtimalde sağlanabilir. Bu sebeple ilişki ihtimalinin olduğu her an ve durumdan kaçınma eğilimi gösterirler [3]. Başta da ifade ettiğimiz gibi hayatı hep bir iki adım uzaktan seyrederler. Bu bir iki adım uzaklık, onları hayal kırıklığından ve incitilmekten [4] koruyan adımlardır.


Kaçıngan kişilik davranışlarında en çok yer eden davranışın reddedilmeye dair hassasiyet olduğunu [5] görüyoruz. Hatta bu durum Aslıhan Dağlar’ın yazısında daha ayrıntılı ele aldığı Borderline (sınırda) Kişilik Bozukluğuyla, terk edilmekten kaçınmak için yoğun çaba gösterilmesi bakımından ilişkilidir [6]. Reddedilme hassasiyetine eşlik eden durum ise onay alma ihtiyacı oluyor. Başkaları tarafından onaylanmamız, takdir edilmemiz, beğenilmemiz kişiliğimizin ve kendiliğimizin gelişimi üzerinde büyük öneme sahip. Bu sebeple olsa gerek ilişkilerimizde onay almak için kendimizden taviz verdiğimiz zamanlar bulunur. Kaçıngan kişilik davranışlarının görüldüğü kişiler ise sadece taviz vermekle kalmayıp kendilerini değiştirmeye yönelik adımlar da atabilirler. Onaylanmak “var olmanın” garantisidir. Var olduğuna şahit olduğumuz insanlara alan açarız. Kendilerini ifade edebilecekleri, duygularını açabilecekleri ve hatalarıyla da kabul edilebilecekleri alanlar; onların var olduklarının kanıtıdır. Onları “gördüğümüzün” kanıtıdır. Kaçıngan davranışlar, var oldukları alanları bulamama korkusuyla gerçekleşir. Ya hiç var olmadılarsa? Hiç görülmedilerse? Duygularını ilk ifade ettiklerinde nasıl karşılanmışlardı acaba? İlk ağladıklarında “sus biraz herkes bize bakıyor!” mu denmişti? Biliyoruz ki çocukluk döneminde deneyimlenen ihmaller, nesilden nesle aktarılabilir ve ilerleyen dönemlerde farkı psikolojik problemlerin gelişmesine temel oluşturabilir [7].

 

Çocukluğumuzda nelere maruz kaldığımızı hatırlamakta çok zorlanırız. Çünkü onlar bizim için maruziyet bile değildir. Beynimiz bu şekilde isimlendirmez. Maruziyet diyebilmek için kendimizin de mağdur konumunda olduğunu bilmemiz gerekir. Tek isteği sadece oyun oynamak olan çocukluğumuz için ise bu tanım zordur. Çoğumuzun karşısına çıkan “Çocuklarınıza kötü davrandığınızda, onları eleştirdiğinizde sizi sevmekten vazgeçmezler, kendilerini sevmekten vazgeçerler.” cümlesinde de ifade edildiği gibi biz daha değerlendiremeden durumu kabullenip reaksiyon gerçekleştiririz. Tıpkı bağlanma stilimizin gerçekleşme döneminde olduğu gibi. Bağlanma stilimiz 0-2 yaş aralığında başlayıp aşamalar halinde gerçekleşir. Annemizle / bize bakım verenle kurduğumuz ilişkinin niteliği üzerinde şekillenir. Hayatımız boyunca kuracağımız ilişkilerimiz için referans noktasıdır yani yaşamımız boyunca sürer [8]. Hayatı ve yaşamı annesinin gözünden gören bebek, ilişkileri ve insanları; annesinin sahip olduğu tanım üzerinden şekillendirir. Bebeğin meraklı ve ilgili bakışlarının sıcak bir çift gözle buluşmaması, ağladığında duygusal karşılığını alamaması, hayati ihtiyaçları karşılanırken nasıl bir ruh haliyle yapıldığını hissetmesi ve bunların getirdiği güvensizlik duygusuyla bebek; hayata bakacağı pencereyi seçer. Hatta maruziyeti sebebiyle o pencere ona verilir demek daha doğru olur. Bebeğin bu ihtiyaçları karşısında “var olduğunu” hissedememesi ona “yaşamı boyunca var olmaması gerektiği” duygusunu yaşatarak insan ilişkileri kurarken kaçınmalı bir davranış sergilemeye itebilir. Kendisini dünyaya getiren kişi tarafından onay ve kabul almayan bireyler onay ve kabul almanın ne demek olduğunu daha önce deneyimlememiş olacaklardır. Sevgiyi, değeri, ilgiyi ve güveni kabul etmek gibi sağlıklı davranışlar için; eleştiriyi, reddi, kaygıyı ve korkuyu da kabul edebilmek gerekir. Duyguları olumlu ve olumsuz olarak kategorize etmenin ardından hep tek bir tarafta kalmayı dilemek hayatın akışı içinde mümkün görünmüyor. Akışı kontrol etmeye çalışmak ya da akıştan birkaç adım uzak durmak… Bu iki ayrı uçta yaşamak uzun vadede bize tatmin olacağımız bir yaşam sunmayacaktır. Etrafımızdaki kişileri de bu uçlara sürükleyeceğimiz düşünüldüğünde maruziyeti deneyimleyenler maruziyete sebebiyet vereceklerdir. Peki tüm bunlar nasıl fark edilir yahut nasıl yönetilir? Hayatı, hayatın içinden izlemekle. İnsanları, taşıdıkları anlamlarıyla tanımlamakla. Kendimizi, içimizdeki okyanusun derinliğini ve zenginliğini fark etmekle. Psikoloji alanında yol gösterici rolü üstlenmiş kişiler ise bu adımlarda bize destek ve kolaylık sağlayacaktır. Dilerim onca meşguliyetimiz arasında tek kıymet verdiğimiz şey yaşadığımızın ve nefes alabiliyor olduğumuzun farkındalığını hissetmek olur.

 

Diğer yazılarımda görüşebilmek ümidiyle…



KAYNAKÇA

 

[1], [2] Elibol, Ş., & Sevi Tok, E. S. (2019). Bağlanma Stilleri, Duygu Düzenleme, Reddedilme Duyarlılığı, Yakınlık Korkusu ve Kendini Saklamanın Kırılgan Narsisizm ile İlişkisi. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 6(2), 127-148.

 

[3], [5] Çolak, G., Koç, A., Hocaoğlu, Ç., (2021). Reddedilmek; içsel Korkumuz. Yaşam Becerileri Psikoloji Dergisi, 5(9). 48.

 

[4] Çolak, G., Koç, A., Hocaoğlu, Ç., (2021). Reddedilmek; içsel Korkumuz. Yaşam Becerileri Psikoloji Dergisi, 5(9). 49.

 

[6] Çolak, G., Koç, A., Hocaoğlu, Ç., (2021). Reddedilmek; içsel Korkumuz. Yaşam Becerileri Psikoloji Dergisi, 5(9). 50.

 

[7] Aksoy, Y., Çekingen Kişilik İnançları ve Çocukluk Çağında Deneyimlenen Duygusal İhmal Arasındaki İlişkide Yetişkin Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma Türlerinin Aracı Rolü (İstanbul: Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2023), 4.

 

[8] Kesebir, S., Özdoğan Kavzoğlu, S., Üstündağ, M. F., (2011). Bağlanma ve Psikopatoloji. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar Dergisi. 3(2). 321-342.